Ads 468x60px

Pages

19 Mart 2011 Cumartesi

Miami Gezimiz 3. Kısım

Bloglar açılmış. :) O zaman biz de Miami'yi gezmeye devam edelim.

         Sabahın ilk ışıkları diyeceğim ama, kuyruğuna basılmış kedi gibi ses çıkaran telefonun sesiyle, yerimizden zıplayıp kalkıyoruz :) Arayan, o an kendisini çok güzel! andığım resepsiyon görevlisi. Key West  Tour arabası otelin önünde bizi bekliyormuş. Kısa bir şaşkınlığın ardından gözlerimiz hemen saate kaydı. Saat 6:45! Dün gece yapılan telefon görüşmelerinde 7:45 de otelimizin önünden alınacağımızı söylemişlerdi. Yanlış anlaşılma sonucu, yatağımızdan fırlayarak otobüste kendimizi bulduğumuz zaman dilimi 5 dkdan az bir zamandı sanırım. Amerikalılar, zaman kavramına çok önem veriyorlar. Hatta bugün ingilizce kursumda zaman kavramı ile ilgili uzun sohbetler ettik. Amerikalı hocam, derste uzun uzun anlattı ama Amerikalı doktorların zamanı sadece kendileri için önemli sanırım. Çünkü vaktinde gittiğim randevumda 2 saat orada beklediğimi unutmuyorum. Neyse,  otobüsün bizi 5 dk, fazladan beklemesi bir lütuftu :) Otobüse bindiğimizde kendimizi çekik gözlülerin arasında bulduk. Sağımız solumuzda, arkamızda önümüzde her yerdelerdi :))Uykum bölündü diye üzülmeyin, yolun yarısını uyuyarak geçirdim :))

Yol yaklaşık Miami'den 4 saat sürüyor. O yüzden böyle erken gidiliyor. :)
Kısaca bahsedersek, Key West, Kuzey Amerika'nın en güney ucundaki Key adalarının en sonuncusu.En uç nokta olduğu için turistik bir yer. Adalar birbirlerine okyanus üzerine inşa edilen köprülerle bağlanmış durumda. Bu köprüler kimi yerlerde incecik bir çizgi şeklini almakta. Bu da insana, okyanus üzerinde yürüyorsunuz hissi kazandırıyor. Buradan Küba, sadece 90 mil. Keywest'deki halk Latin. Sokaklarda yükselen Latin müziği, sizi anında etkisi altına alıyor :)
Aşağıdaki fotoğrafları, otobüsün içinden çektim. Ancak bu kadar olabildi :(
  
 

Key West' e geldik. Saat 11 civarı olmasına rağmen bayağı kalabalıktı. Her türlü milletten insan görmek mümkün. Ve bir de trafik var. Ama bu trafiği arabalardan çok elektrikle çalışan oyuncak gibi küçük arabalar, bisikletler oluşturuyor. Önceleri düşündük biz de elektrikli bir araba kiralayıp gezsek mi diye. Ama biz de yok öyle şey. Gezeceğiz, yürüyeceğiz, ayaklarımıza kara sular inecek ki gezinin tadı damağımızda kalsın. Siz giderseniz mutlaka ayağınızı yerden kesecek bir şey kiralayın, bizim gibi yapmayın. :)
Bir çok bina restore edilerek ziyaretçilere sunulmuş. Cadde boyu sıralanmış olan mağazalara girip-çıkmak çok eğlenceli. Gezilmesi- görülmesi gereken müzeler var.


 Kullanabileceğiniz gezi araçları.
  

Bu kiliseyi hem gezdik, hem de kilisede biraz oturup dinlendik .
 Key West sokakları..



 Hava denize girilecek kadar sıcak olmadığı için ( bizim için öyleydi yanii ) bakmakla yetindik.
Evler çok renkli..
 
Birinci ve ikinci dünya savailarında deniz üssü olan bu beyaz bina, 1946 yılından itibaren, Başkan Truman'ın kışlık beyaz sarayı olmuştur.
"Believe It or not!" yazısı, bu müzenin içine girmemizi sağlamaya yetti. Bu müzede özel insanların mumyaları, özel olaylar, özel eşyalar sergilenmekte. Örneğin üstteki balmumu kızıldereli heykeli, işkenceye maruz kalan bir insanı temsil ediyor. Kızıldereliler, resimde görüldüğü gibi insanı deri üzerinden çengellerle asıp, ayaklarına da ( tam emin değilim ama) sanırım buffalo kafatasını bağlayıp derinin soyulmasını sağlayarak işkence ediyorlarmış. Iıyyyy yazarken bile ürktüm.
 Uçak ve uçak içindeki adamın hikayesi de şu: Adam, uçağın düşmesi sonucu karısına duyduğu aşktan dolayı, ölen karısıyla birlikte 6 ay kadar birlikte yaşamış. Diğer iki resim, yine işkence aletleri. Son resimde de köpekbalığı ile yaralanan ve kurtulan bir adam gösterilmekte. 
Yukarıdaki fotoğraflar anlaşılıyor zaten :)

Bu mezarın başına gelince ne kadar korktuğumu bir bilseniz...Ben bu mezarı görünce önce ne gibi bir özelliği olabilirki diye düşündüm. Orda bulunan herşeyin bir özelliği vardı. Yanına gittim. Üstünde yazan yazıyı okumak için yaklaştım iyice. Birden o mezarın üstünde bulunan küçük zil çalmasın mı? Öyle korktum ki..Yazıda yazana göre,eskiden insanların tam olarak ölüp ölmediğini anlayamıyorlarmış. Bunun çaresini, mezarın içine uzatılan bir ip ve ona bağlı olan bir zille bulmuşlar. Eğer kişi ölmediyse, ipi çekiyormuş ve o çan çalmaya başlıyormuş, sonra da gelip mezardan çıkartıyorlarmış. Mezarın başında da dikkat ettiyseniz baca gibi bir şey var. Zil çalarken, "Aaa..bu da neymiş?" diye bir bakayım dedim..Aman Allah'ım..Gözleri fır fır dönen bir adam !! Yani canlandırma süper. Video'ya çekmeye çalıştım. İzlemek isterseniz buyrun.






Key West Lighthouse, 1847 yılında, gemileri, tehlikeli mercan kayalıklarında korumak için inşa edilmiş olup, Amerika'nın 15. en uzun ömürlü deniz feneridir.  
 
Yukarıdaki ev, Amerikalı ünlü yazar Ernest Hemingway'in 1931'den 1939'a kadar Key West'de yaşadığı ve ünlü eseri "Silahlara Veda"yı yazdığı evdir.

"0 Mile" noktası, Florida State'in Atlantik Okyanusu kenarında, güneyden kuzeye uzanan Scenic and Historic Coastal Highway'in başlangıç noktasıdır. Biz oradaydık...

Key Westin en güneyinde bulunan "Southernmost Point", ABD'nin ve Kuzey Amerika kıtasının en güney noktasıdır. Biz burayı da gördük...:)

Miami gezimizi, son bir post yazarak bitireceğim. 4. kısım pek yakında...

2 yorum:

Sanattryemek dedi ki...

yine fograflarin harika,cok guzel kareler yakalamissin oralara gitmis kadar olduk,eline saglik
sevgiler

yemekbiraşk dedi ki...

ne güzel bir gezi olmuş:)
gözüm gönlüm açıldı:)
nacizane makinem canon eos 500 d
550 d yi istedim kısmette bu varmış:) hiç yoktan iyi:)
resimleri beğendiğine çok sevindim..
sevgilerimle..

Yorum Gönder

Yorumunuz icin tesekkurler.

 

Sample text

Sample Text